17 Eylül 2010 Cuma

Inception


Leonardo bu sıralar gittikçe daha da büyüyor gözümde.Sanki gittikçe mükemmelleşiyor ya da ben filmle bağdaştırdım bilemiyorum.Rüyalar oldum olası hep dikkatimi çekmiştir.Nasıl gördüğün ne olduğu ilgilenmiştim de ancak sonra neden rafa kaldırdım bilmiyorum.Raflardan indirme vakti bu film sayesinde yeniden gelmiş bulunmakta.Öncelikle filmle farkına vardığım müthiş bir şey cidden rüyalarımızın başını asla hatırlamıyor olmamızdı.Ne kadar Fantastik geldi cidden damarını alıp filmin orta yerine cuk diye oturtmuşlar.Hele ki bilinçaltı allahım o nasıl bir şey ki inanılmaz ötesi.Birinin Bilinçaltımı dışarı çıkarmasını istiyorum.Filmin görselleri çok başarılıydı bayıldım.
Oyuncular da iyidi.Zeka kullanımıda öyle ben çok sevdim arkadaş.10 kere izle deseler 10 kere daha izlerim.
Yönetmen ve senaryo Christopher Nolan'a ait.
Oyuncular:Leonardo DiCaprio, Ken Watanabe, Joseph Gordon-Levitt, Marion Cotillard, Ellen Page
imdb:9.1
yasemin:10

BAĞLI


Beni öyle bir yalana inandır ki,
Ömrümce sürsün doğruluğu.



Özdemir Asaf

mımm


Marilyn




Dans et


Biraz da olsa ÇİZ


Reflection


15 Eylül 2010 Çarşamba

Ses

Bütün sesleri susturabilirsin.Sessizlik en büyük yoldaşın da olur.Vicdanını da sustur hadi susturabilirsen.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Sidney Bechet


1897-1959 yılları arasında yaşamış bir jazz ustasıdır.Soprano saksafon onun sayesinde 1920' lerde hayat bulmuştur.Sonralarda her yıl Paris'te jazz festivalinin düzenlendigi meydana onun adı verilmiştir.
Saksafon çalmaya başlamadan önce kendisi bir klarnetçiymiş.Döneminin diğer adamları gibi , o da saksafonun müziğe giriş tarihi olan 1919 yılına kadar klarnet çalmış.
Videosu için;

Cemal Süreyya


Cemal Süreyya'nın güzel bir şiiri. Ahmet Toköz'ün seslendirmesi ile;

Moulin Rouge




Moulin Rouge (Fransızca: Kırmızı Değirmen) Fransa'da bulunan ünlü bir gece kulübü - kabaredir. 1889 yılında Joseph Oller tarafından yapılmıştır. Paris'in Pigalle semtinde, Boulevard de Clichy üzerindedir.
Moulin Rouge üzerindeki kırmızı yel değirmeni ile dünyaca ünlüdür ve aslında bir özel teşebbüs olmasına rağmen Fransız kültüründe sembolleşmiş bir yere sahiptir. Kırmızı değirmeni, elit erotik şovları, yetişkinlere yönelik orijinal eğlence programlarını ve ünlü kan-kan dansını görmek için yıl boyunca gelen pek çok turisti ağırlar.
Orijinal sahne şovları ve binanın dizaynı tarihi boyunca dünyadaki benzerlerini etkilemiş ve pekçok tarzın öncülüğünü yapmıştır. Bu tarihsel süreç girişte sıralanmış panolarda resimler ve çeşitli dillerde yazılmış açıklamalarla özetlenmiştir ve Moulin Rouge'un yaşayan bir müze olduğunu hatırlatır







7 Ağustos 2010 Cumartesi

Charles Bukowski

Play the Piano Drunk Like a Percussion Instrument Until the Fingers Begin to Bleed a Bit
Sarhoş Çal Piyanoyu, Vurmalı Çalgı Gibi, Parmaklar Biraz Kanamaya Başlayana Dek

1 Ağustos 2010 Pazar

Dergi Tasarlamak Ayrı Bir Zevkliydi




















Return To The Blue Lagoon


Bildiğimiz klasikleşmiş hikayelere benziyordu film.Ancak çekim yaptıkları adanın müthiş manzarası cidden çok güzeldi.Ben gidip orda yaşamak isterdim şahsen .Oyuncular kendilerini izletti.Sakin huzur dolu bir filmdi.

Film 1991 yapımı.
Yönetmen:William A. Graham
Senaryo:Henry De Vere Stacpoole ,Leslie Stevens
Oyuncular: Milla Jovovich, Brian Krause , Courtney Phillips , Emma James , Garette Ratliff Henson

imdb:4.3/10
yasemin:6/10

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Chocoist ımm biraz tat


İstanbulun o minicik daracık,ufacık,bebek yokuşunda bir çikolata butiği.Keşfedilesi bir mekan burası çikolata krizlerini nefis tatlarla dindirecek bir mekan.

Soley Arı'nın evimsi ufak çikolata dükkanı.Buram buram taze yapılmış çikolata kokuyor her yer.

Gidip bir önlük alıp evde çikolata mı yapsak her yer çikolata olsa da ev çikolata koksa.Sonra da afiyetle yesek.Ya da hiç kendimizi yormadan yolu çikolatacımızda mı bulsak?

Françoise Hardy


1944’te Paris’de doğan Françoise Madeleine Hardy, müziğe gitarla başlar. 17 yaşında klüplerde şarkı söyler. 1962 yılında tüm Avrupa’da hit olan Tous les garçons et les filles ile yükselişe geçer. Daha sonra Hardy, 1963’te L’amour s’en va isimli şarkısıyla Monako’yu Eurovision şarkı yarışmasında temsil eder.Françoise Hardy, aynı zamanda, Sylvie Vartan ve France Gall ile birlikte Fransız rock’n roll’u olan Ye-ye ekolünü temsil eden sanatçılardan birisidir
Hardy, zirveye tırmandığı ilk 18 ayda Edith Piaf’ın hayatı boyunca sattığı plak ve albümlerden fazla satış yapar.
Şarkılarının sözlerini kendisi yazan Françoise Hardy, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca ve Almanca şarkılar da seslendirmiştir.
Ayrıca benim çok beğendiğim kadınlardan biridir.Onu dönemin diğer güzellerinden ayıran farklı bir suratı vardır.Çok güzeldir.

Balzamin

Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli.
Bazı ağaçlara kapı komşu,
Bazı çiçeklerin andırdığı.
İş bu kadarla bitse iyi;
Bir insan edinmişsindir kendine,
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli Gemiler eskirken,
deniz eskirken limanda Sevgili.
CEMAL SÜREYA

Renk Menk

Drapeyi çok severim.Hele elbisede bir tatlı durur ki sormayın.Beni heycanlandırır.Hep öyle bir elbisem olsun istesem de daha nedense olmuş değil.Ha bir de ayakkabıda da zevkliysen bir şirin oluyor.Sorbe renklerle birleşince hele ayrı bir tarz,bir dikkat yaratıyor.Pastel tonlar nedense çok güzel ve asil renkler.Gidip duvarımı pastel bir renge boyatmalıyım şu an buna karar verdim.
Renklerin insanların hayatında oluşturdukları müthiş bir yaşam enerjisi var.Her rengin bir anlamı,bir enerjisi,bir ruhu var.Beyazın masumiyeti,siyahın şeytanlığı,karanlığı.
Hayatına renklerle yön verip renklerini değiştirmek lazım.O yüzükler vardı takınca ruh halini yansıtan.Mavi olunca sakin olduğunu gösteriyordu falan. Hepimizin hayalleri,hayatları böyle inişli çıkışlı bu yolda hayata biraz renk katmak gerek,hayatı renklendirmek,hatta gökyüzünü boyamak.

İNTİHAR

Sen tam tabancayı Şakağına dayamışsın;
Kapı açılıveriyor
Ve üstündekileri
Bir bir fırlatıp atan
Bir leylak sesi...

CEMAL SÜREYA

Sonu Yazma Heycanı

İnsanoğlu ne garip hemen kaçmaya meğilli,korkak.Herşeyi sonlandırma arzusu içinde kendini sevmediği durumlardan,acılarından hemen sıyırma,üstelik bununla kendini cezalandırma peşinde.Sonsuzluktan mı korkumuz acaba ya da net olmayandan ucu açık olandan belki de.Hayatımız da ki herşeye pragmatik bakmaya odaklanmışız ayarlarımız yapılmış.
Ama bilmeden yaşamak daha mı güzel ya da değil mi ?Sonlandırmaya gitmeden önce emek vermek,savaşmak bir daha bir daha ve bir daha ve hergün düşmek gerekmez mi? Herkesi koyun gibi gütmüşler mi ?Yapma evladım,kaç evladım,boşver evladım,aman uğraşma evladım diye mi alıştırmışlar ki bilemedim.

O zaman;
Sonuna kadar sonu gelmesin diye

Anında Anı Dondurmak


Çekilen fotoğraflarımızı anında basan bir makina bir fotoğraf makinası Polaroid.


Hedef kitlesi belliydi iyidi kullanışlı farklıydı.Bir tarzı vardı bence.Hatırlarım bizde de vardı küçükken.Anneme pozlar verir sonra makinanın üzerine atalar,çıkan fotoğrafı alır koşarak sallardım hemen görebilmek için.

Fotoğraftaki renkler bir nostaljik hava verirdi bana ufak çizgileri minik defoları stilize edilmiş gibillerdi.Ben makinayı hep sahibi ile özdeşleştirdim.Aklımda bir eskiz yarattım insanları ve makinaları birbirine kattım.

Bir de Analog makinalar vardı.Geçen sene temel tasarım eğtimi alırken elimden düşmeyen bir zenit vardı.Yağmur,fırtına demeden çıkıp ne uğraşmıştık.Çektiğim fotoğrafları ilk baskıya verdiğimde birden yıllar öncesine gittim teknoloji ne kadar hızlı değişim göstermişti geçen sürede aman allahım.Analogların o gerçek renkleri inanılmazdır,muazzamdır.Fotoğrafı öğrenmek için fotoğrafın özüne inmek gerek.Tadı bambaşka.


Şimdilerde Polaroid Pogo var.Hemen edinmek gerek.

The Blind Side


The Blind Side, John Lee Hancock tarafından yazılan ve yönetilen bir Amerikan dram filmi. Michael Lewis'in 2006 yılında yayımlanan The Blind Side: Evolution of a Game adlı romanından uyarlanan film babasını hiç tanımamış ve annesi uyuşturucu müptelası olan Afro-Amerikan bir çocuğun futbol kariyerini anlatmaktadır.


Normalden iri olan ve 13 kardeşinin arasında hiç ilgi görmeyen Michael Oher bir gün Bay ve Bayan Toughy tarafından evlatlık alınır ve hayatı değişmeye başlar.

Okuma ve yazması olmayan Michael yeteneğinin farkına varıp futbola başlar.

Ulusal Futbol Liginin en çok aranan oyuncularından biri olacağını kimse tahmin edemezdi.


Film yapılacak olan 82.Akademi ödülleri'nde 2 adaylığa sahip olup bunlardan biri de en iyi film kategorisidir.

Aynı zamanda Sandra Bullock bu filmle 2010 yılında yapılan Akademi Ödülleri'nde en iyi kadın oyuncu dalında Oscar ödülü kazanmıştır. Sandra Bullock The Blind Side ile en iyi kadın oyuncu Altın Küre ödülüne de layık bulunmuştur.


imdb:7.7/10
yasemin:8/10

Synecdoche, New York


Charlie Kaufman'ın yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı 2008 yapımı film.

Philip Seymour Hoffman'ın başrolünü üstlendiği filmin kadrosuna, Catherine Keener, Michelle Williams, Samantha Morton ve Emily Watson var.

Film, New York şehrinin minyatür bir kopyasını evinin bir köşesinde yapmaya çalışan çatlak ve çapkın bir tiyatrocuyu anlatmaktadır.

61. Cannes Film Festivali'nde büyük ödül Altın Palmiye için yarışan filmlerden biriydi



Film ismini nereden alıyor?


Schenectady, ABD'de New York Eyaleti'nde bulunan Schenectady İlçesi'nin aynı adı taşıyan bir kentinin adıdır. Filmin bazı bölümleri burada geçmektedir.
Synecdoche kelimesi ise ikna edici güzel söz söyleme ve hitabet sanatı (yani Retorik) ile ilgili teknik bir deyiş olup Yunanca kökenli bir kelimedir. eşzamanlı anlayış, kavrayış anlamına gelen Yunanca synekdoche (συνεκδοχή) kelimesinden köken almıştır. "Dar anlamlı bir sözcüğü geniş anlamda kullanma" gibi bir anlama gelir.Örneğin "Büyük Britanya" yerine sadece "İngiltere" denmesi gibi.
Filmin adı her iki kelimenin karışımından oluşur. Bir yer adı olan Schenectady, New York'taki Schenectady kelimesinin yerine Synecdoche konmuştur.



imdb:7.3/10

yasemin:7/10

Balance


The universe is sacred.You cannot improve it.
If you try to change it you will ruin it.
If you try to hold it,you will loose it.

Lao Tzu-Tao Te Ching

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Kıskanç Kadın


Taaa 44 yıl önce çekilmiş bir Türk Filmi.
Yönetmenliğini Nuri Ergun üstlenmiş.Oyuncular arasında Hülya Koçyiğit,Cüneyt Arkın,Çolphan İlhan,Suna Pekuysal gibi isimler var.
Film Alfred Hitchrock'un senaryosundan uyarlanmış.Çolphan İlhan'nın müthiş oyunculuğu göz kamaştırıyor.Film siyah beyaz olmasıyla nostalji havasını iyice hissettiriyor.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

13 Temmuz 2010 Salı

Kitlelerin Dehasından bir kıta

Sanat Yaratamadıklarından
Sanatı Anlayamazlar
Yaratma Başarısızlıklarını
Dünyanın Beceriksizliğine Yorarlar
Yarını düşlüyoruz ve yarın gelmiyor;
Gerçekten istemediğimiz zaferler düşlüyoruz.
Yeni gün çoktan geldiği halde,
Yeni bir gün düşlüyoruz.
Yapılması gereken savaşlardan kaçıyoruz.
Çağrıyı duyuyoruz; ama hiç önemsemiyoruz;
Gelecek henüz bir planken,o gelecek için ümitleniyoruz.
Her gün kaçtığımız bilgeliği düşlüyoruz,
Kurtuluş elimizdeyken,kurtarıcı için dua ediyoruz.
Ve hala uyuyoruz.
Ve hala uyuyoruz.
Ve hala dua ediyoruz.
Ve hala KORKUYORUZ

The Kid


Charlie Chaplin'in yönetmenliğini, yapımcılığını ve başrolünü üstlendiği, 1921 yapımı sessiz filmdir.Edna, çocuğunun babası olan genç ressam tarafından yüzüstü bırakılmış yalnız bir kadındır. Çocuğuna bakamayacağına karar verince iyi bakılması umuduyla onu zengin bir evin önündeki lüks arabaya bırakır. Kısa bir süre sonra yaptığından pişman olup çocuğu almaya geldiğinde ise çok geç kalmış olduğunu anlar; zira araba o sırada çalınmıştır. Arabayı çalan iki adam çocuğu fark ettiklerinde onu fakir mahallelerin birinde sokağa bırakırlar. Oradan geçen Charlie çocuğu sahiplenmek zorunda kalır.
Filmi izlerken kendimi türk filmi izler havasına kaptırıp iyice filme kaptırdım.Neden mi?
Çünkü Türk Filmleri Charles Chaplin'e çok şey borçlu sanırım.
imdb:8.3/10

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Angel-A


Luc Besson filmi.


Andre, şehrin yarısına onbinlerce dolar borcu olan yeteneksiz bir dolandırıcıdır. Alacaklılarının peşinde olmasından dolayı çareler aramaya başlar. Kendini teknik olarak Amerikalı gördüğü için Amerikan konsolosluğuna başvurur ama beklediği yardımı bulamaz.Güvenliği için hapse girmeyi bile göze alır ama bunda da başarılı olamaz. Fakat kaderi, tesadüfi bir şekilde karşılaştığı uzun bacaklı Angela’nın ona yardım etmesiyle farklı bir yol almaya başlayacaktır.


Paris sokaklarının alışılagelmiş kalabalığından uzak, parlak ışıkların aydınlattığı derin bir sessizlik içindeki sokaklarda geçen Angel-A, Luc Besson’un 10. yönetmenlik deneyimi. Jamel Debbouze, Rie Rasmussen, Gilbert Melki ve Serge Riaboukine’in rol aldığı filmi, Luc Besson 10 yıl evvel yazmaya başladığını belirtiyor.


Filmin bir diğer özelliği ise Siyah-Beyaz olması.Fransızların yine o çekici konuşması içinde film ayrı bir sarıyor.Böyle Fransızca öğrenesim geldi benim.


imdb:7.0/10

yasemin:8/10

inglorious basterds


imdb:8.4/10

yasemin:9/10



Akşam otururken Emirin aaa bunu izle demesi üzerine cd yi çıkarıp taktık.Böylece film boyunca çıkaracağım ayy,iyakk,off,allah kahrı gibi ses efektlerinin doğması böyle başladı.Shosanna karakterini hayranlıkla izledim.Yaşam tarzı,bir sinemanın başında olması,biraz da bohem bir hava! İzleyiciyi kendine hayran bıraktıracak nitelikteydi.
Oyuncular;
Brad Pitt (Lt. Aldo Raine) , Diane Kruger (Bridget von Hammersmark) , Eli Roth (Sgt. Donnie Donowitz) , Mike Myers (General Ed Fenech) , B.J. Novak (PFC Utivic) , Christoph Waltz (Col. Hans Landa) , Mélanie Laurent (Shosanna Dreyfus) , Michael Fassbende (Lt. Archie Hicox) , Daniel Brühl (Pvt Fredrick Zoller) , Til Schweiger (Sgt. Hugo Stiglitz) , August Diehl (Major Dieter Hellstrom) , Sylvester Groth (Joseph Goebbels
Bir Quentin Tarantino filmi.Senaryosuda Quentin Tarantino'ya ait.
Konusu;
“Inglorious Basterds”ın konusu, Alman işgali altındaki Fransa’da başlar. Çok sevdiği ailesinin, Nazi Albay Hans Landa’nın (Christoph Waltz) tarafından katledilmesine tanıklık eden Shosanna Dreyfus (Melanie Laurent) adlı kadın, katliamdan kılpayı kurtularak Paris’e kaçar. Orada sinema salonu sahibi ve işletmecisi olarak yeni bir kimlik edinir.Aynı günlerda Avrupa’nın başka bir köşesinde Teğmen Aldo Raine (Brad Pitt), Yahudi askerler tarafından kurulan bir grubu düşmana karşı misilleme yapma amacıyla organize etmektedir. Düşmanları tarafından “Piçler” yakıştırmasıyla bilinen Raine’ın grubu, Nazi Almanyasının önde gidenlerine zarar verme misyonunu üstlenmiştir. Bu amaçla, Alman sinema oyuncusu ve gizli ajan Bridget Von Hammersmark (Diane Kruger) ile işbirliği yaparlar. Shasoanna’nın kendi intikamını alma planlarını yaptığı bir sinema salonunun çatısı altında hepsinin kaderleri kesişecektir.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Being John Malkovich



imdb:7.9/10
yasemin:8/10

Being John Malkovich 1999 yapımı.

Senaryosunu Charlie Kaufman yazmış, yönetmenliğini Spike Jonze yapmıştır.
Film En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Yönetmen ve En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar'a aday gösterilmiştir.

Film'den sonra kuklacılık mesleğini kutsal ilan ettim.
İnsanların doyumsuzluğunu tekrar hatırladım.
Charlie Kaufman'a ne desem hala bilemedim.

Ömer Faruk Tekbilek



Ney Üstadı



Zurna,klarnet,bağlama,ud ve bir çok vurmalı çalgıyı da ustalıkla çalabilmektedir.Hatta bu enstrumanları kendisi yapıyormuş.

Adana’da 1951 yılnda dünyaya gelmiş ve ilk müzik derslerini çok küçük yaşlarda ağabeyi Hacı’dan alarak musikiyle tanışan Ömer Faruk, ileriki yillarda İstanbul’a giderek, Orhan Gencebay, Mine Koşan, Ahmet Sezgin gibi müzik dünyasinin değişik simalariyla çalişmanın dışında, mevlevi dervişleri ve Aka Gündüz Kutbay gibi ünlü neyzenlerle tanışmış ve onlardan da çok etkilenmistir.


Daha sonra 20'li yaşlarda gittiği ABD’ ne yerleşerek, Türk musikisine, kendi yorum ve sevgisini de katıp yaptığı albümler ve verdigi konserlerle evrensel platforma taşınmış.Burada çok başarılı olmuş. Dünyada isim yapmiş bir çok sanatçı ile de birlikte çalışarak, kendisini müzik dünyasında hem sevdirmiş hem de iyi bir yer edinmiş.

4 Temmuz 2010 Pazar

Dead Poets Society



BOL BOL ŞİİR



Özgürlüğü, hayatı yeniden anlamayı, dünyaya farklı açılardan bakmayı öğreten bir film.
Bol bol FT anımsattı bana.

http://www.imdb.com/title/tt0097165/
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96l%C3%BC_Ozanlar_Derne%C4%9Fi

imbd:7.8/10
yasemin:9/10

Yönetmen:Peter Weir
Senaryo:Tom Schulman
Oyuncular:
Robin Williams (John Keating) , Robert Sean Leonard (Neil Perry) , Ethan Hawke (Todd Anderson) , Josh Charles (Knox Overstreet) , Gale Hansen (Charlie Dalton) , Dylan Kussman (Richard Cameron) , Allelon Ruggiero (Steven Meeks) , James Waterston (Gerard Pitts) , Norman Lloyd (Bay Nolan)

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Adaptation


imbd:7.9/10

yasemin:7/10




Filmi izledikten sonra hemen annemi aradım.Annemin bir diğer işinin bitkiler olması ve bunun üzerine ''herbology''okumuş olması aramamda ki en büyük sebebti elbette ki.Onunla biraz bitkiler ve yararları gerçeklikleri,iyileştirme özellikleri üzerine konuşup derhal bu filmi de izlemesini söyledim.

Film bir yandan senaryo yazmak üzerine kurulmuşken,film içinde film olma özelliğini taşıyor.
Yönetmeliğini Spike Jonze'in yaptığı filmin senaryosuda Charlie Kaufman'nın elinden çıkma. Nicholas Cage,Meryl Streep ve Chris Cooper Başrolleri paylaşıyor.
Biraz daha bilgi;
so haaaappppyyyy tooogetherrrrrrrrrrrrr

2 Temmuz 2010 Cuma

Otostopçunun Galaksi Rehberi




Hayalinizin sınırlarını biraz zorlayın.Yaratıcılıkla harmanlayın,biraz mutluluk,biraz düşünce katın işte size Otostopçunun Galaksi rehberi.

Filmi izlerken oturduğumuz yerden oha gördün mü?Geri sar abi.Hassiktir oğlum çok iyidi!efektlerini bolca verdiğimiz bu filmde hem güldüğümüz hem düşündüğümüz oldu.Bir an çocukluğuma dönüp o zamanki tavan yapmış hayalgücümü geri istedim.

Hatta bir yerde uzay gemisindeydiler ve kapak açıldı bunlar aşağı düştü,nasıl gerçek edası verilmişse ben de kendimi uçurumdan düşüyormuş gibi hissettim.



imdb:6.6/10

yasemin:10/10

Yönetmen:Garth Jennings

Senaryo : Douglas Adams
Oyuncular :
Martin Freeman, Sam Rockwell, Mos Def, Zooey Deschanel, Bill Nighy

30 Haziran 2010 Çarşamba

Kendini bir şey sanmazsan, kaybedecek şeyin de olmuyor!

http://www.fikiratolyesi.com/2010/06/15/kendini-bir-sey-sanmazsan-kaybedecek-seyin-de-olmuyor/

Nağmeler

Elif Şafak demiş ki;


''Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol.Menzilin yokluk olsun.İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçin değil,içindeki boşluk ise,insanı ayakta tutanda benlik zannı değil hiçlik bilincidir.''

29 Haziran 2010 Salı

Biraz Müzik







Nouvelle Vague 1950 sonrasının fransa'sında ortaya çıkmış bir sinema akımıdır.
Ama yukarısı ile hiç bir alakası yok bu sinema akımının çünkü yukardakiler albüm kapakları.
Şahsen gözüme,beynime kazınası albüm kapaklarıdır.Çok severim.Gidin,dinleyin.

Bu da Burdan gelsin


28 Haziran 2010 Pazartesi

Soul Kitchen



imdb:7.4/10

yasemin:10/10

Yönetmen:
Fatih Akın
Senaryo:
Fatih Akin, Adam Bousdoukos
Genç restoran sahibi Zinos'un peşini şanssızlık bırakmamaktadır: kız arkadaşı Nadine yeni bir iş için Şangay'a taşınır. Kendisi kaza belini sakatlar ve yeni bir ahçı (Birol Ünel) işe aldığından beri kalan tek tük müşterisi de kaçar. Ama restoranı yeni bir konsepte soktuktan sonra gelip giden sayısı artar. Buna rağmen Zinos aşkının peşinden, Nadine için Şangay'a gitmeye karar verir ve işini kardeşi Illias'a bırakır.
Bence kesinlikle hayat dolu bir filmdi.Kalkıp yemek yapmak istedim.Açıp kendime yemek kursları baktım.Sonra da ufak bir yerimin olduğu hayallerine kapıldım gittim.Aşkları düşündüm,adi insanları,çıkar uğruna şerefini satanları...Düşündürücü bir film,eğlenceli hayat dolu.Nadine ve Zinosun havaalanında ayrılma sahneleri ise çok şirindi.Kızı bir türlü bırakamadı.Babayı aldı.

Akıl Fikir


Woody Allen


Son Mektup (Şairin cesedinin yanında bulunmuştur)

Hepinize! ..
İşte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü. Hele
dedikodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi.
Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. İş
değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem) , ama benim
için başka bir çıkar yol kalmamıştı.
Lili, beni sev.
Hükümet Yoldaş! Ailem: Lili Brik, anam, kız kardeşlerim
ve Veronika Vitoldovna Polonkaya’dan ibarettir; yaşamlarını
sağlarsan, ne mutlu bana...
Bitmemiş şiirleri Brik’lere verin, ne lâzımsa onlar yapar.
“Bir varmış bir yokmuş“
derler hani:
Aşkın küçük sandalı hayat ırmağının akıntısına kafa
tutabilir mi!
Dayanamayıp parçalandı işte sonunda...
Acıları
mutsuzlukları
karşılıklı haksızlıkları
h a t ı r l a m a y a b i l e d e ğ m e z:
Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle.
Ve sizler mutlu olun
yeter.

Vladimir Vladimiroviç Mayakovski

Emek Bizim

Emek sinemasının yıkılacağı haberi ile bizlerden rozetler yapmamızı istediler.Yaptıklarımdan bir tanesini buraya koymak istedim.
Emek Sineması, Beyoğlu’nun en eski sinemalarından biridir.
Yeşilçam Sokak’taki bu sinema; tarihi kimliği, Barok ve Rokoko bezeli duvarları, 875 kişilik salonu ve tarihi geçmişi ile farklılık göstermektedir.

Bugün yıkılıp İstiklal Caddesi'nde bir başka alışveriş merkezine dönüştürülmesi planlanan ve son yirmi yıldır İstanbul Film Festivali'ne ev sahipliği yapan sinema salonu, Türkiye Cumhuriyeti'nin en eski sinemalarından biridir. Serüvenine 1924 yılında Melek adıyla başlamıştır.

Perdenin her iki yanında yer alan, Art Nouveau tarzı melek figürlerinden ismini alan sinemanın ilk sahipleri, o dönem İpek ve Sümer sinemalarının da sahipleri olan, A. Saltiel ile H. Artidi'ydi. Daha sonra Emekli Sandığı'na geçen sinemayı 1958 yılına kadar İpekçi kardeşler işletmiştir. Bu tarihte Emekli Sandığı, sinemanın işletmeciliğini de alarak adını Emek olarak değiştirmiştir

One Flew Over The Cuckoos's Nest


İmbd:8.9/10
yasemin:10/10
Ken kesey'in 1962'de yazdığı klasikleşmiş roman. 1975'te Milos Forman tarafından filme alındı. Jack Nicholson'un başrolünü oynadığı bu film en iyi erkek ve kadın oyuncu dahil birden fazla dalda oscar aldı, Danny De Vito ve Christopher Lloyd gibi genç oyuncuların da kariyerlerini başlattı.
Hapishaneden kaçmak için bir psikiyatri kliniğine gelen, ama varolan sisteme dayanamayıp karşı çıkmasının bedelini ağır ödeyen Mc Murphy'nin hikayesidir.Psikiyatri dünyasına yöneltilen ciddi bir eleştiridir..
Biraz deli olmak gerek hayatta,vurdumduymaz başına buyruk olmak. Biraz mantığını atıp kalbinin sesini dinlemek uzun uzun yasakları delmek.Benim film den çıkardığım olay budur.

Taxi Driver


imbd:8.6/10
yasemin:8.5
Taxi Driver, 1976 yapımını, yönetmenliğini Martin Scorsese nin yaptığı film. Başrolünü Robert de Niro, Cybill Shepherd, Jodie Foster ve Harvey Keitel paylaşmıştır.
Film 4 dalda Oscar'a aday olmuş ve Cannes Film Festivali'nde en iyi filme verilen Altın Palmiye ödülünü kazanmıştır.
Amerikan Film Enstitüsü'nün hazırladığı, tüm zamanların en iyi 100 Amerikan filminin yer aldığı AFI's 100 Years... 100 Movies listesinde 52. sıradadır. Internet Movie Database'in Top 250 listesinde 29 Ekim 2009 tarihi itibariyle 38. sıradadır. Time dergisinin hazırladığı Tüm Zamanların En İyi 100 Filmi listesinde yer almaktadır.
Dünya için bir şey yapmak,Belki kahraman olmak belki de katil. Kendini bitirmiş olmak hikayesi bu kendini başkaları için feda eden bir adam.
"Are you talking to me" repliğinin unutulmazlar arasına geçmesi de cabası.

24 Haziran 2010 Perşembe

HAİR


imdb:7.1/10
Benden ise 10/10 alacak bir film.
Hair;
1979 yapımı bir müzikal filmi.
Milos Forman tarafından yönetilmiş.
Gerome Ragni,James Rado,Michael Weller'ın senaryolaştırdığı fevkalade bir film.
Oyuncular: John Savage, Nicholas Ray, Treat Williams, Richard Bright, Annie Golden, Charlotte Rae, Dorsey Wright, Don Dacus, Cheryl Barnes, Miles Chapin, Fern Tailer, Charles Denny, Herman Meckler, Agness Breen
Bol bol sevilesi rengarenk çiçek çocuk.Yaşamayı dilediğim zamanlardan biri de bu dönemdi.Efsaneleşmiş şarkıları ve en bilineni Let the Sunshine in şarkısı ile Klasikler arasında yerini almış muazzam müzikal.Çocukluğumda izlerken pek anlamlı gelmemiş olsa da şimdi farklı bir gözle izlemenin tadı apayrı.
Biraz bahsedelim:
Altmışlı yılların Broadway müzikalinden sinemaya uyarlanan filmde Oklohama'dan New York'a gelen genç bir adam olan Claude (John Savage)'un hikayesi anlatılıyor. Claude, New York'ta bir grup hippie ile arkadaş oluyor. Hippieler arasında Sheila isimli zengin bir kıza aşık olan Claude, bir süre sonra savaş karşıtı hippielerin kendine özgü yaşamlarına alışıyor.

Bazen

Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın...

William Shakespeare

Afrikalı zenci bir çocuğun bu şiiri, 2005'te "Dünyanın En iyi Şiiri" seçilmiş

Doğduğumda siyahtım,
Büyürken siyahtım,
Güneşe çıktığımda siyahtım,
Korkunca siyahtım,
Hastayken siyahtım,
Öldüğümde hala siyahım!

Ve sen beyaz çocuk:

Doğduğunda pembesin,
Büyürken beyazsın,
Güneş'e çıktığında kırmızı,
Üşüdüğünde mor,
Korktuğunda sarı,
Hastayken yeşil,
Öldüğünde de grisin!
Sen şimdi bana hala "RENKLİ" mi diyorsun

Okunası bir kitap daha..


''Paul Johnson, yaratıcı ruhların çarpıcılığı ve üretkenliği üzerine yazdığı denemeleriyle Chaucer, Shakespeare,Picasso,Mark Twain,Jane Austen'dan,Dürer'e kadar bir dizi yaratıcı ismi sıradışı yanlarıyla ve bilinmeyen özellikleriyle gözler önüne seriyor.''

Deha isimleri tanımak,onların hangi yollardan geçtiğine tanıklık etmek için okunması gereken bir kitap.

Amadeus

1984 yapımı.Amadeus, Milos Forman tarafından yönetilen,Peter Shaffer'in sahneye koyduğu filmdir.18. yüzyıldaViyana'da yaşayan besteciler Wolfganf Amadeus Mozart ile Antonio Salieri'nin başından geçenleri anlatan yapım 8 dalda Oscar Ödülü kazanmayı başarmıştır.

P.s:En İyi 250 Film: 82. Sıradadır.
IMDB Puanı:8.4/10
Benden ise 8.5 alır.
http://www.imdb.com/title/tt0086879/
Oyuncular: Cynthia Nixon, Tom Hulce, Murray Abraham, Vincent Schiavelli, Elizabeth Berridge

Film biraz uzun olduğundan bazen dikkat dağınıklığına neden oluyor tabi ancak Mozart gibi bir dehanın hayatını biraz görmek biraz yaşamak adına gayet başarılı.Filmi izlerken efsaneleşmiş müzisyenler hakkında ne kadar az bilgim olduğunu farkettim.Kesinlikle çoğunun hayatı ilham verici hatta öğretici olabiliyor.Bize ilkokuldayken zorla dinletir,öğretmeye çalışırlardı.Ancak,şimdilerde ne kadar büyük fırsatları teptiğimi anladım.Gidip biraz Mozart dinlemeli.


23 Haziran 2010 Çarşamba

Biraz Şiir

İnsanlar

Her zaman, fakat, bilhassa
Beni sevmediğini Anladığım zamanlarda
Görmek isterim seni de
Annemin kucağından
Seyrettiğim insanlar gibi,
Küçüklüğümde...

Orhan Veli Kanık

AN
Gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye;
Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye..
Anılarından kale yapıp sığınsa bile,
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye

Özdemir Asaf

Fluxus-(Biraz Sanat Tarihi)

Dünyayı dönüştürmek için insanı değiştirmek.Şimdiye kadar hiç bilinmeyen iletişim biçimleri ortaya koyan sanatın parolası işte budur.Daha 1950'li yıllarda Amerika'da müzisyen John Cage,dansçı Merce Cunnigham ve ressam Robert Rauschenberg ile Jasper Johns'un karşılaşması sanatla yaşamı yakınlaştırma görüşünü taşıyan avangard düşünceye yeni bir bakış açısı getirmiştir. Yalnız izleyici değil,aynı zamanda oyuncu niteliği de taşıyan bir izleyici kitlesiyle olan farklı ilişkilerden kaynaklanan gündelik yaşama dağılmış sonsuz estetik parçacıkları keşfinden duyulan gerçek hazzın anlatımı.

Storyboard



Senaryo yazdık,shotlarımızı ekledik.
Fotoğraflarımızı çektik,çizdik,boyadık ve dizdik.
Yazarken çok kolay oldu,yaparken birbirimizi öldürüyorduk.





Audrey der ki: